26 Temmuz 2011 Salı

Hayatın reklam kuşağı: Çocukluk...

Mutluluğum, bir pamuk helvanın tadında saklansın,
Bildiğim tek can acısı, yere düştüğümde kanayan dizlerim olsun,
Sevincim, babamın akşam eve gelirken getirdiği çikolata olsun,
Huzurum, babamın kucağına yattığım zaman saçlarımı okşayarak uyutması olsun,
Güvenim, bir elimi babamın diğerini annemin tutması olsun...


Çocuklukta mutlu olmak altın gibi, kaybedilince anlaşılıyor. Şimdi ne yapsam, çocukluğuma dönmem imkansız. Hayal bile değil. Ellerim, ayaklarım, bedenim... Hangi ara büyüdünüz? Ya içimdeki, içimdeki çocuk sen de büyüdün mü? 
Kendi adıma istemeye istemeye üniversiteye girerken öğretmenliği yazmıştım ama sanırım hayatımın en güzel tercihini yapmışım başka meslek yapamazdım. İçimdeki çocuk büyümüş olamaz bu yüzden. Beni bırakıp gidemez; ufacık ayaklarım, ellerim, bedenim gibi. Terk etseydi ben farkederdim çünkü. Hala sevindiğim zaman gözlerim kalp şeklini alabiliyor. Hala anneme, babama sırnaşabiliyorum tıpkı çocukluğumdaki gibi.
Bu ara çocukluğuma takmış durumdayım. Açıyorum youtube'u allah sizi inandırsın 90'lar pop dinliyorum, klipleri izliyorum. Çok eğlenceli. Buram buram çocukluğum kokuyor... Mmmmm mis miss... :)
Yine okuldan gelsem çantamı fırlattığım gibi Susam Sokağı'nı izlesem. Hergün bir sayıyı vermelerini izlesem, o sayı ile alakalı, sürekli sayının adını tekrar etmekten başka bir melodisi olmayan o şarkıyı söylesem.  Şeker Kız Candy'de Antony'i görsem, Voltran'ı oluştursam, Tusubasha ile akıllara zarar bir gol atsam rakip takım ağlarına, He-man, Shira olup gölgelerin gücü adına; güç bende artık diye çığırıp dursam evin içinde... Ve daha bir sürü aklıma gelmeyenler... Şimdiki programlar program mı? Kimin eli kimin cebinde belli değil. O zamanlar saygı vardı, hoşgörü vardı. Şimdi birine bir şey söylesen çekip vuruyor, yumrukluyor, saldırıyor... 
Gel de özleme çocukluğunu. Eyy çocukluğum gel, gel de bul beni. Hasretle çekeyim kokunu içime, sevincini içime aktar. Yine küçücük mutluluklarıma eş değer ol. Gel, gel de bul beni. Çünkü; ben seni çok özledim.



ÇOCUKLUĞUM
Affan dede'ye para saydım,
Sattı bana çocukluğumu.
Artık ne yaşım var ne adım;
Bilmiyorum kim olduğumu.

Hiçbir şey sorulmasın benden;
Haberim yok olan bitenden.
Bu bahar havası, bu bahçe;
Uçurtmam bulutlardan yüce.

Havuzda su şırıl şırıldır.
Zıpzıplarım pırıl pırıldır.
Ne güzel dönüyor çemberim;
Hiç bitmese horoz şekerim!
Cahit Sıtkı TARANCI

Hiç yorum yok: